30 Ekim 2009 Cuma

esra erol'la izdivaç ya da evlen benimle veya bayıra karşı yatır beni...


Ah bir yolunu bulsam kesinlikle katılmak istediğim tek program!

Giyinsem en anne modelinden hanımkız eteğimi... Çorabım öğretmen marka olsa ve 86 numara... Aynada son gördüğüm, seksenli yılların burda kataloğundaki kapak kızına benzese mesela...

Arkada heyecanla beklesem adımın anons edilmesini ben... (öyle mi yapıyorlar?) Adımı söyledikleri an atsam kendimi piste, bir o yana bir bu yana savrulsam oynarken... Bak ben neler vaadediyorum, sende ne var dercesine bakış atsam adaylara...

Otursak artık... Birden içimdeki şuh kadın çipim yanmışçasına hanımkız olsam o sandalyede... Bunlar ne ki, bende neler var diye bakışlar atarak sorular sorsa Esra bana ve ben en idealinden nasıl da sevgiye muhtaç kız olsam... Beni sevecek, beni savuracak, bana hep öğretmen ve hep 86 numara çorap alacak adaylar gelse tek tek... 70 küsur yaşındaki amcayla orta yolu arasak... Emekli maaşını konuşsak bana aşk dolu bir hayat vaadederken... Evim nerde demişti? Hmm çok uzak...

63 yaşındaki aday çıksa sonra... Gördü ya ben nasıl oynadım, nasıl da istekli evliliğe... Kendini ispatlamak istercesine tepinerek oynasa... Arabasını sorsam var mı acaba... Ne dedi? Hmmm çok eski...

Orada genç biri olsa... Dese ki ben de talibim... Göz süzsem ben ona... Sanki Esra da göz süzüyor gibi... Yok canım daha neler... Anlatsa o çocuk... Yurt dışında doktordum dese... Şimdi döndüm, iş arıyorum, hayırlı da bir kısmet, ev kızı dese... İçim ürperse doktor talibe yalanına inanarak... Bak gördün mü, Şerife çatlar şimdi hırsından diye düşünsem doktor talibime bakarak... Evi de mi yokmuş... Hmm... Olsun, zamanla inşallah...

İçim sevinç dolsa... Dayanamayıp kendimi tekrar piste atsam... Oynasam yeniden ve bu kez sadece saçlarımı değil eteğimi de savura savura... Doktora imalı bakışlar atsam... Arada gözüm bacaklarıma takılsa... Ne iyi ettim ben bu çorabı giymekle diye düşünsem... Doktor da bacaklarıma bakıyor, demek o da beğendi... Bir kez daha göbek atarken ona doğuracağım çocukları hayal etsem artık yeterince para kazanıp alacağı evi düşleyerek... Esra hırsından çatlasa doktor onu değil de beni seçti diye... Şerife de ne kıskanacak... Sümüklü Şerife... Sidikli Şerife... Ne de çok havalandı mühendise gidince...

Mahalledeki herkes beni konuşacak... Televizyona çıktı diyecekler... Meşhur oldu diyecekler... Hülya Avşar'ı izledikleri yerden beni seyredecekler... Pişman olacak beni oğullarına istemeyen komşular...

Her şey umduğum gibi gitse... Doktor beni alsa... Parası da yokmuş... Olsun, doktor O... Kazanır para... Annesiyle oturmak da nerden çıktı şimdi? Bu ev neden bu kadar eski? Doktor neden çalışmıyor?

Şerife'ye de araba almış mühendis kocası...

...


Bunu yazalı çok olmuş başka bir platformda.
Dün bir ara tv'de bu programa denk geldim. Kıbrıs'tan bir adam vardı evlilik damarı kabarmış. Bol altınlı, bol künyeli bir amcaydı. Dedi ki;

- Ben işimi gücümü bitirince açarım tv'yi seni izlerim. Öyle müptelayım. Millet dalga geçiyo 'sen karı mısın?' diye benimle. Ama esra, hastayım sana!

Dur dur gülme.
Komik olan bu değil. Asıl malzeme Esra'ydı yine!
Hop diye sıçradı sandalyeden, işareti ve niyeti havada kapan orkestra başladı tıngırdamaya, Esra da oynamaya...

Ve yerine dönünce şöyle söyledi:

- Yanaklarım güzeeeel, dudağım güzeeel, her bi şeyim güzeeel! Seversin tabi!

Ey yumurtaya can veren Allahım..
Hani yarattığını takip edecektin?..

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails